Bu Blogda Ara

Sayfalar

1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Haziran 2013 Cuma

1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ



                    
            1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ

Ortaya ilk çıktığında çağın vebası olarak adlandırılan ve tedbir alınmadığı taktirde gelecekte özellikle Afrika kıtasında insan yaşamını otuz yaşın altına düşüreceği tahmin edilen Aids hastalığına dikkat çekmek ve insanları bu hastalığa karşı bilinçlendirmek amacıyla tüm dünyada ve yurdumuzda 1 Aralık gününün “Dünya aids günü” olarak ilanına ve devam eden hafta boyunca da insanları bu hastalığa karşı tedbirli ve bilinçli olmaya hazırlamak amacıyla gerekli açıklama ve bilgilendirmelere ayrılmıştır.

         Tarih boyunca her yüzyılın kendine has bir salgına tanıklık ettiğini görüyoruz. Christopher Colombus Amerika’dan döndükten hemen sonra Fransız ordusu Napoli’yi işgal edince şehir bir salgına yakalanmıştı. Fransızlar buna Napoliten hastalığı, İtalyanlar ise Fransız hastalığı adını vermişlerdi. Aynı yıllarda benzer bir salgın kuzey Hindistan’da da görülmüş, bu kez Müslümanlar Hinduları, Hindular da Müslümanları suçlamaya başlamışlardı. Ama çok kişi frenginin Avrupa’ya colombus'un gemileriyle ulaştığını söylüyordu. Frengiye yakalananlar tarih boyunca lanetlendiler. Ne de olsa cinsel ilişki ile bulaşan bir hastalıktı. Etken olan mikrobun belirlenmesi için 20. Yüzyıl beklenecekti.

         18. Yüzyılda beliren tüberküloz, tamamen aşağı sınıfın hastalığı olarak bilindi. 19. Yüzyılda Yahudilerin bu hastalığa genetik olarak dirençli olduğu iddia ediliyordu. Yine o yıllarda ortaya çıkan gut hastalığı ise yüksek sınıfın bir rahatsızlığıydı. Kolera ise Asya’nın Avrupa’nın başına bela ettiği bir hastalıktı. Tamamen geri kalmış toplumlarda görülüyordu.
         20. Yüzyıl başlarında beliren kanser ise sigara ile oluşmaktaydı. Dolayısıyla sigara içenler toplum için birer hastalık kaynağıydı. Hitler kanserin Ari ırkı zedelemek için özellikle oluşturulmuş bir hastalık olduğunu bile iddia etti.

         1980'lerde ortaya aids çıktı. Önceleri bir çeşit homoseksüel hastalığı olarak biliniyordu. Kökeni Afrikalılar veya Haitililerdi. Allah'ın günahkârlara verdiği bir ceza olmalıydı. Ama hastalık Amerika ve Avrupalıların da başına bela olunca işin rengi değişti. Yine dünyayı kurtarma görevi onlara düştü. Dünya sağlık örgütü aids için seferber edildi ve Ocak 1999'da 'hangi ülkeden gelmiş olursa olsun hıv/aids ile yaşayan insan sınır dışı edilemez, aşağılayıcı muamele ya da ayrımcılık uygulanamaz' diye bildirge bile yayınladı. 2002 raporunda ise her gün 6000 yeni gencin bu hastalığa yakalandığı ve bu yıl toplam 68 milyon yeni hasta beklendiği belirtildi. Halen dünyada 40 milyon kişinin aids hastası olduğu veya virüs taşıyıcısı olduğu sanılmaktadır.

Hıv enfeksiyonu sadece erişkinleri değil, bebek, çocuk, genç, yaşlı demeden herkesi tehdit edebilen, henüz tam kür sağlayabilecek tedavisinin ve aşısının bulunamadığı bir hastalıktır. Kullanım şemaları karışık, yan etkileri fazla ve ekonomik olarak büyük yük getiren tedavi protokollerine rağmen, hastalıktan ölüm hemen hemen tamamen ortadan kalkmış, hıv enfeksiyonu ölümcül hastalık olmaktan çıkıp, yaşam boyu ilaç kullanımını gerektiren bir tür kronik hastalığa dönüşmüştür.
Hıv ancak 3 yolla bulaşabilir:
1.       Korunmasız yapılan her türlü cinsel temasla,
2.       Kan ve kan ürünleriyle,
3.       Anneden bebeğe gebelikte, doğumda ve emzirmekle bulaşabilmektedir.
Bu yolların dışında dokunmak, el sıkışmak, sarılmak, aynı yerde oturmak, aynı havayı teneffüs etmek, aynı tabaktan yemek yemek, aynı çatal-bıçak-kaşık-bardağı kullanmak, aynı saunayı, havuzu, banyoyu, tuvaleti paylaşmak, giysileri ortak kullanmak, telefon kulaklığı, gözyaşı, ter ile sivrisinek, böcek, arı sokması ile hıv bulaşmamaktadır.
Tüm dünyada hıv pozitif vakalarının hızla arttığı gözlenirken Türkiye’nin bu salgının dışında kalması beklenmemektedir. Ülkemizde ilk defa 1985 yılında iki hıv/aids vakası olduğu bildirilmiş, daha sonra her yıl vaka sayılarında giderek artma gözlenmiştir. T.C. sağlık bakanlığı Haziran 2004 verilerine göre ülkemizde 1802 hıv/aids hastası bulunmaktadır. En sık görülen bulaşma yolu korunmasız yapılan Heteroseksüel cinsel temas (%50–60), ikinci sırada damar içi uyuşturucu madde kullananların ortak paylaştığı enjektör (%9) ve üçüncü sırada ise homoseksüel cinsel temas (%8) gelmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en sık görülen yaş 20–49 yaş arasıdır.
Gerekli önlemlerin alınmaması, korunma yöntemlerinin yaygın olarak uygulanmaması ve gizli kalan olguların da ortaya çıkacağı dikkate alındığında, hıv enfeksiyonunun dünyada olduğu gibi ülkemiz için de önümüzdeki yıllarda sorun olarak karşımıza çıkacağı düşünülmektedir.
Tüm enfeksiyon hastalıkları gibi hıv/aids hastalığı da önlenebilir bir hastalıktır ve her hastalıkta olduğu gibi korunma önlemleri tedaviden daha ekonomiktir. Eğitim ile korunmayı öğrenmek, öğretmek ve davranış değişikliğinde bulunulmasını sağlamak hastalığın yayılmasını önlemede en etkili yol olarak kabul edilmektedir. Toplum tarafından dışlanma, işini ve çevresini kaybetme korkusu, hıv enfekte kişilerin kendilerini gizlemesine yol açan nedenlerdendir. Bu korku tedavilerinin gecikmesine de neden olmaktadır. Önemli olan hıv enfekte kişileri dışlamadan hep beraber elele vererek yaşayarak bu hastalığa karşı mücadele edebilmektir. 














"Bir konuşma”

1 Aralık 2002
Dünya Aids günü mesajı
Dr. Peter piot, unaıds icra direktörü
Dünya AİDS’le birlikte üçüncü on yıla girerken, insanlığın, tarihin en yıkıcı hastalığı ile karsı karsıya olduğu gerçeği daha açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Damgalama ve eşitsizlik ile körüklenen bu küresel salgın, insanların güvenliği için de ciddi bir tehdit oluşturmaya başlamıştır.
Salgının ortaya çıkmasında bugüne kadar ilk kez, dünyada hıv virüsü taşıyan kadınların erkeklere oranı % 50'nin üzerine çıkmıştır. Dünya Aids gününde kendimize şunları hatırlatmamız gerekmektedir: damgalama ve eşitsizlik kadınları tedavide sıranın gerisine itmektedir, bu durum hıv yayılımı riskini artırmaktadır, cinsel istismar ve şiddetin sürmesine imkân sağlamaktadır, kız çocuklarının okula devamını engellemektedir. Buna karsın, kadınlar tarafından organize edilen bakım, destek ve topluluk eğitimi çalışmaları salgına karsı yürütülen mücadelede başarıyı artıran temel unsurlardır.
Afrika'da, Aids gıda güvenliği açısından son derece önemli bir tehdit haline gelmiştir. Aids sebebiyle milyonlarca insanin öldüğü veya hasta olduğu bu kıtada, tüm topluluklar kuraklıkla birlikte tamamen savunma siz durumda kalacaklardır. Bu kötü gidişatın engellenmesine yönelik acil girişimler başlatılmıştır. Birleşmiş milletler sistemi ve diğer yardım kuruluşları gıda yardımı ile birlikte, AİDS’in önlenmesi ve aıds'lilerin bakimi konusuna özel önem vermektedirler.
Bu kötü gidişata karşın, iyi gelişmeler de söz konusu olabilmektedir. Hıv salgının en ağır etkilerinin görüldüğü yerlerde bile hükümetlerin, toplum kuruluşlarının, dini kurumların ve is çevrelerinin tam desteği alınabildiği ve böylece toplumun her kesimi ile işbirliğinde hiv'in önlenmesine yönelik çabalar ciddi bir biçimde başlatılabildiği takdirde salgının ilerlemesi engellenebilmektedir. Dünyada tüm kıtalarda, kentlerden kırsal alanlara kadar tüm yerleşimlerde, güvenli davranışların hıv artış hızını önemli ölçüde düşürdüğünü gösteren örnekler mevcuttur. Tedavi ve bakim imkânlarının artırılması yavaş yavaş hız kazanmakta ve milyonlarca insana ümit vermektedir.
2002–2003 dünya Aids kampanyası, damgalama ve ayırımcılık konusunu islemektedir. Bu kampanya ile birlikte aıds'e karşı savaşımı kazanma yolunda önemli bir adim atılmış olmaktadır. Böylece her birinizi, karsılaştığınız her yerde -bu yer işyeriniz, kasabanız veya köyünüz, okulunuz, vb. Her hangi bir yer olabilir- hıv/aıds'le ilgili ayırımcılığa karsı mücadele etmeye çağırıyorum. Hıv/Aids salgınına karsı küresel mücadeleyi, sadece virüsten etkilenmiş olanlar olarak değil, ancak ve ancak virüsü ortak düşmanımız yaparak kazanabiliriz.


“Bir Konuşma”
1 ARALIK DÜNYA AİDS GÜNÜ
Çağımızın vebası olan aids tespit edildiği 1981 yılından bu yana yaklaşık 40 milyon kişinin yakalandığı ve 29,6 milyon kişinin ölümüne neden olduğu Aids, özellikle kadınları ve gençleri tehdit etmektedir.
BM, çağın vebası sayılan aids'in, dünya güvenliği açısından terörizm kadar tehlikeli olduğunu bildirdi. BM genel sekreteri Kofi Annan'ın isteği üzerine hazırlanan raporda, enfeksiyon hastalıklarından yakın zamanda dünyamızda milyonlarca insanın ölebileceği rapor edildi.
Aids'in en fazla güney Afrika ve Asya ülkelerinde yayıldığı hatırlatılan raporda, en zengin ülkelerin sağlık güvenliğinin, en yoksulların salgın hastalıkları önleme becerisine bağlı olduğu vurgulandı.
İspanyol gribinden 1919'da yüz milyon kişinin öldüğü anımsatılan BM raporunda, benzer bir virüsün de ''kısa sürede on milyonlarca kişinin ölümüne yol açabileceği'' uyarısında bulunuldu. Raporda, aids'in uzun vadeli etkilerini bertaraf etmeye yönelik bir strateji belirlenmemiş olmasının kaygı verici olduğu da kaydedildi ve güvenlik konseyi'nin, ''barış ve uluslararası güvenlik açısından savaşlar, nükleer yayılma ve terörizm kadar tehlikeli olan'' aids konusunda özel oturum yapması önerildi.
Aidsle mücadele için birçok kaynak olmasına rağmen BM e göre yılda en az 10 milyar dolar gibi bir kaynağa ihtiyaç bulunmaktadır.
Esas adı "Kazanılmış Bağışıklık Yetmezliği Sendromu" olan ve çağın vebası olarak nitelendirilen AİDS'e karşı sağlıklı bir mücadele vermek hepimizin ortak görevi olmalı.  Virüs yoluyla bulaşan AİDS'in, vücudun savunma gücünü zayıflattığını, hastanın mikrop ve hastalıklara karşı sağlıklı kişilerden daha duyarlı hale geldiğini bilmemizin yanında:
         AİDS'in, kan ve kan ürünlerinden, organ ve doku naklinden, sterilize edilmemiş iğne, enjektör ve jilet gibi araç-gereçlerden, korunmasız cinsel ilişkiden, gebelik, doğum veya emzirme sırasında anneden bebeğine bulaşabileceğini unutmamalıyız.
"Güvenli Bir Cinsel Yaşam Sürdürme: Tek eşli olma. Her türlü şüpheli cinsel ilişkide prezervatif kullanma. İyi tanınmayan kişilerle özel ilişkiden sakınma.

         Kan Yoluyla Bulaşmayı Önleme: Kontrol edilmemiş kan ve kan ürünü kullanmama. Şırınga, iğne, cerrahi aletler, jilet, dövme aletleri, akupunktur iğneleri gibi delici, kesici aletleri sterilize edilmeden kullanmama, paylaşmama.

         AİDS'li Bebek Doğumlarını Önleme: AİDS mikrobu taşıyan kadınların doğum yapmaması. Hamilelik öncesi AİDS tahlili yapılması."

DÜNYA FELSEFE GÜNÜ

DÜNYA FELSEFE GÜNÜ (20 Kasım) Türkiye Felsefe Kurumu tarafından getirilen öneri sonucu UNESCO tarafından kabul edilen Dünya felsefe gü...