Bu Blogda Ara

Sayfalar

15 Ağustos 2013 Perşembe

TÜRK DÜNYASI VE TOPLULUKLARI HAFTASI (21 Mart nevruz gününü içine alan hafta)







TÜRK DÜNYASI VE TOPLULUKLARI HAFTASI
(21 Mart nevruz gününü içine alan hafta)
Yurdumuzda ve Orta Asya'da Nevruz Kutlamaları Orta Asya'da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İranlıların yılbaşı olarak kabul ettikleri güne, Farsça Nev (yeni), Ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden oluşan ve yeni gün anlamına gelen Nevruz adı verilir. Nevruz, gece ve gündüzün eşit olduğu Milâdi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamakta olup, Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Sultan Navrız, Mart Dokuzu gibi adlarla da anılmaktadır.
Nevruz İranlılara mal edinmekte ise de, " Oniki Hayvanlı Türk Takviminde" görüldüğü üzere, Türklerde de çok eskiden beri bilinmekte ve törenlerle kutlanmaktadır.
Türklerde Nevruz'la ilgili başlıca rivayet, bugünün bir kurtuluş günü olarak kabul edilmesidir. Yani Ergenekon'dan çıkıştır. İşte bu nedenle Türklerde Nevruz, yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul edilmiş ve günümüze kadar bayramlarla kutlana gelmiştir.
Orta Asya'daki Türk topluluklarından Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Tatar, Uygur Türkleri, Anadolu Türkleri ve Balkan Türkleri Nevruz geleneğini (silinecek canlı Tatar, Uygur Türkleri, Anadolu Türkleri ve Balkan Türkleri Nevruz geleneğine) canlı olarak günümüze kadar yaşatmışlardır



Türkler tarafından  çok eski tarihlerden itibaren kutlanan ve genelde Yeni Gün olarak adlandırılan Nevruz, Osmanlılarda da bahar bayramı ve yeni yılın başlangıcı olarak kutlanmıştır. Zira 21 Mart gece ile gündüzün eşit olduğu ve bundan sonra gündüzün uzayacağı gün dönümüdür. Bu anda bahar başlar ve 92 gün 20 saat, 4 dakika ve 27 saniye sürer ve yaza ulaşır. Dünyanın en doğru takvimlerinden olan ve Sultan Melik şah zamanında hazırlanmasından dolayı, unun lâkabı Celâlüddevle'den dolayı Celâli Takvimi denilen takvimin başlangıç günü de Greenwich zamanına göre 21 Mart (15 Mart 1079) olarak alınmıştır (hicrî 9 Ramazan 471 Cuma). Bu tarih Osmanlılarda "Nevruz-ı Sultanî" veya sadece "Nevruz" olarak adlandırılmış ve kanunnamelerde: "... resmin nısfı nevruz-ı sultanî'de ve nısf-ı aharı son güz ayının evvelinde alına" hükmüyle verginin ilk taksidinin alındığı zaman olmuştur. Bu şekil Osmanlı devletinin hemen bütün sancak kanunnamelerinde görülür. Bu kanunnamelerde Nevruz, "mevsim-i evvel bahar nevruz" şeklinde belirtilmiştir. Bugün Anadolu'nun bazı yörelerinde Nevruz-ı Sultanî Mart 9'u olarak bilinir.

         Osmanlılar tarafından Nevruz-ı mübarek olarak da adlandırılan Nevruz, sayılı günlerden biri olarak kutlanmış, güneşin Koç (=Hamel) burcuna girdiği ilkbahar ılınımı anına Nevruz denilmiştir.
         Osmanlı Divan edebiyatı şairleri, Ramazan bayramı, bahar ve kış mevsimlerinde olduğu gibi Nevruz'da da caize almak için büyüklere kaside sunmuşlardır. Bu türden kaside ve gazellere "Nevruziyye" denmektedir. Nevruziyye'ye örnek olmak üzere Nef'î'nin gazelinden bir beyt sunmak istiyorum:
"Erişdi bahar oldu yine hemdem-i nevruz
Şad etse nola dilleri câm-ı Cem-i nevruz"
Yine birçok örnekten biri olarak Râmi Paşa'nın oğlu Refet Bey'in, Damat İbrahim Paşa'ya yazdığı Nevruz redifli kasidesinden de birkaç dörtlük arz ediyorum:
"Hayat-ı taze verüp dehre makdem-i nevruz
Hoşâ irişti meşâmm-ı deme dem-i nevruz
Dağıttı leşkeri sermâyı sahn-ı gülşenden
Kurunca bârgâhın şâh-ı ekrem-i nevruz
Açıldı bahtı yine siyah-ı dilin
Olup karîn-i atâya-yı hürrem-i nevruz
Harîm-i bağ o kadar cilverîz-i şevk olmuş
Ki görse bâğ-ı Behişt ola mahrem-i nevruz"
XVI. yüzyılın Alevî-Bektaşî şâirlerinden Pîr Sultan Abdal da Nevruziyye sinde şöyle diyor:
"Sultan Nevruz günü canlar uyanır
Hal ehli olanlar nura boyanır
Muhib olan bu gün ceme dolanır
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın
Âşık olan canlar bu gün gelürler
Sultan Nevruz günü birlik olurlar
Hallâk-ı cihandan ziya olurlar
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın"
         İran mitolojisine göre Tanrı dünyayı, insanı ve güneşi bu günde yaratmıştır. İran’ın efsanevi padişahı Kiyumers tahta oturarak bugünü bayram ilan etmiştir. İran’da ihtişamın sembolü olan Cemşid de aynı gün tahta oturmuştur. Ayrıca Hz. Âdem’in 7. torunu olan Cem 21 Mart günü Azerbaycan’a gelmiş ve bugünü bayram ilan etmiştir.
         Nevruz günü ziyaretler esnasında çeşitli yemeklerden oluşan sofralar hazırlanır, oyunlar oynanır, eğlenceler düzenlenir, boyalı yumurtalar yenir ve büyük ateşler yakılır.
         Her toplumun kendine özgü nedenlerle kutladığı Nevruz, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tataristan, Uygur Bölgesi, Anadolu ve Balkanlarda geleneksel kutlamalarla canlılığını günümüzde de sürdürmektedir.



HOŞ GELDİN BAHAR



Baharın gelişi yani Nevruz.Tüm insanların kutlayabileceği şenlikler düzenleyebileceği bir mevsimdir ve 21 Mart günü kutlanır.



Bu kutlama sevinçle coşkuyla karşılanır.Bahar en güzelidir.Mevsimlerin kışlı yazı baharı bir arada yaşarız.Bu mevsimde çiçeklerin olması ağaçların çiçek vermesi bu mevsimin güzelliklerindendir.Yemyeşil bir alanın bizi çepeçevre sarması gibi budur bahar,tüm güzelliklerin yaşandığı mevsim.Ve hayat kelebekler için yeniden başlar.En fazla üç dört hafta yaşamasına rağmen çevreye apayrı güzellikler katar.Bir insanın 70 sene yaşaması gibidir.Kelebeklerinde 3–4 hafta 70 sene yaşaması gibi.



Sadece kelebekler için değil ,insan içinde bir yeni başlangıç ,dönüm noktası hayatın güzelliklerini görüp örnekler alması ,hayatına anlam katması yeni şeyler öğrenmesi içinde güzel bir dönem.



Yılın kalbi yılın en güzel mevsimidir bahar.hayatın yaşama değer olduğunu hayattan ders alınması gerektiğini hatırlatır bizlere.
        
Uzun gecelerinde baharın ,uzun uzun hayaller kuran düşüncelere dalar.İster istemez güzellikler düşünür.Güzel kokusuyla baştan çıkarır.İnsanı maziye götürür.Bazende geleceğe göz önünde canlandırır.Geleceğini bunun ne kadar doğru olduğunu tespit etmek için yalnız başına birkaç dakika düşünmek yeterli olur.



Bir bağ için budanma zamanıdır.Yeni yeni ekilir tahıllar.Burçaklar boy boy olur.Yeşerir o güzel mevsimde , güzelliğine güzellik katar.Ayrıca bu güzelliklerin mutluluğun yanı sıra bahar yorgunluğu çöker üstüne insanın.Her şeyin bir sonu olduğu gibi elbette baharın da bir sonu vardır.Nedense bu güzel şey çabuk biter.Yâda öyle algılar insan.



Eğer ki hayat bir denge üzerine kurulmuşsa ve bu çark her zaman dönüyorsa , elbette biter bahar ve gelir ardından yaz.Bir yaşam düzenidir bu,olması gerekir.Mevsimler değişmeli yoksa hayat yaşanmaz.Her şeyin bir sonu varsa hayatında bir sonu vardır.






                                               Saliha Doğan
                                               6/D 889









NEVRUZ BAYRAMI






BAHARIN GELİŞİ



Nevruz sözcüğü Farsça Nev (Yeni) ,Ruz (Gün)sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup yeni gün anlamına gelmektedir.Anadolu’da Nevruz’i Sultan,Sultan Nevruz,Mart Dokuzu gibi adlar verilen Nevruz,farklı yörelerde değişik biçimlerde kutlanır.
Ayrıca tarımsal uğraşın yoğun olduğu yörelerde bir tür bolluk ve bereket töreni olma özelliğide taşımaktadır.



Doğayı koruma ve yaşatmayı kutsal bir vazife olarak gören Türk’ün düşünce ve yaşam felsefesinde ‘baharın gelişi’ olarak da vasıflandırılan bahar bayramı bizler için büyük bir önem ve olay taşımakta olup bir olayda ‘kıştan bahara geçiş anlamına da gelmektedir.
Toprağın önce yağmur sularıyla sulanarak ardından da karın beyaz örtüsü altında kısa bir ölüm uykusuna yatıp ilkyaz ile yeniden doğmasının ardından kışın solgunluğunu, cansızlığını ve hatta iç karartıcılığını üzerimizden atar böylece baharın güneşli ve renk cümbüşü ile doğup tabiatın büyük bir sevinçle kutlar ve heyecanla kucak açarız.
Ayrıca ortaya çıkan rengârenk tablo kıştan bahara geçişi çok güzel tasvir eder.Bir yandan her tarafı kaplayan soluk mat ve daha çok beyazın hakim olduğu renkler diğer yanda yeşilin değişik tonları arasında boy veren bir rengin seyredebiliriz.



Hatta sadece bu dönemine ait değil Osmanlı İmparatorluğu zamanında da Nevruz gününe özel bir önem verilmiştir.Padişahlara Nevruz günleri “Nevruziye” adı verilen kasideler sunulurdu.Bu kasidelerde ağaçların yeşermesi çiçeklerin açması havanın ısınması gibi konulara yer verilirdi.



Görülüyor ki ;yılardan beri süregelen Nevruz’un bir bahar bayramı olmasından öte bir yaşam sevinci ve hata yeniden doğuş anlamına gelen doğayı ve beklide bizleri bir ölüm uykusundan uyandırmaktadır.



Bahar bayramı kutlanmasıyla yeni doğuşlara ,yeni uyarışlara “merhaba” der.Büyük bir sevinç ve heyecanla karşılarız.






                                               Kübranur Yılmaz
                                               7/E 2366
NEVRUZ



Açtı güller Sümbüller,
         Öttü artık bülbüller,
         Yeşerdi bahçeler,
         Uzaktan var gelenler



21 Mart’ı kutluyoruz,
Coşkuyla sevinçle,
Hoş geldin kutlu Nevruz,
Hep beraber el ele.



Bahar gelince ,
Koşar güzel at,
İçer ab-ı hayat
Renk verir,
Güzel mazlum rahat



Haydi, dünya haydi!
Bayrama
Sevinçle kutlamaya
Haydi, dünya haydi!
Bayrama
Coşkuyla kutlamaya



         Esma Altındiş
         6/B 1730 









HOŞ GELDİN NEVRUZ






Her yede bir neşe,bir sevin havası
İşte 21 Mart’ın en güzel hatırası
Nevruzla birlikte geldi kardeşlik
Kurumuş güller gibi soldu düşmanlık



İşte yeni bir ilkbahar daha başlıyor
Her yer çiçekle yeşillikle örtülüyor
Evlerde sokaklarda Okullarda şenlik başlıyor.
Yeni bir hayat,yeni bir sayfa açılıyor artık nevruzla birlikte



Gitti bembeyaz hayat geldi yemyeşil hayat
Mevsim artık ilkbahar
İşte her yeri geziyor diyar diyar
Herkes artık hoş gelsin nevruz,nevruz hoş geldin diyor



Tabi kışa ne kabahat
Ama nevruzla hayat ne rahat
Mutluluk her yerde kol kanat
Artık her yerde yemyeşil hayat



         Kübra Akıncı



                   69/F





9 Ağustos 2013 Cuma

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA GÜNÜ 18 Mart)




ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA GÜNÜ
18 Mart)






       18 Mart Çanakkale Zaferi:
            Birinci Dünya Savaş'ında kazandığımız en büyük muharebedir.Savaşın gidişini değiştiren bu büyük zafer,İngilizlere 205.000 ,Fransızlara 47.000 kişiye mal olmuştur.Düşmanın Çanakkale önlerine yığdığı deniz kuvvetleri 18 zırhlı,12 Kruvazör,17 muhrip,12 denizaltı,1 uçak gemisi 36 mayın gemisinden meydana geliyordu.Ayrıca 86 nakliye 222 de çıkarma gemisi vardı
            İngiliz Fransız filosunun 6 zırhlısı Türk topçularının isabetli atışları sonunda batırıldı.8 saat 45 dakika süren bombardıman esnasında düşman 506 top kullandı.Savaşta Çanakkale sırtlarından vaktiyle 2.Abdülhamit Han'ın yaptırdığı Aziziye tabyalarının büyük rolü oldu.
            Nihayet Boğazdan geçemeyeceklerini anlayan İngiliz ve Fransızlar Gelibolu'ya asker çıkararak İstanbul'a karadan yürümeye karar verdiler.Burada Vatan için can veren 250.000 Mehmetçik’ten Ezine'li Yahya Çavuş ve arkadaşlarının abidesi için eski Çanakkale Valilerinden Nail Memik Bey'in yazdığı dörtlük :
            Bir Kahraman tabur ve Yahya Çavuş'tular;
            Tam üç alayla,burda,gönülden vuruştular...
            Düşman,tümen sanırdı bu şahlanmış erleri,
            Allah'ı arzu ettiler;Akşam kavuştular.
             General Hamilton anlatıyor:3 Eylül 1915 gecesi korkunç bir rüya gördüm,İmroz'da çadırımın içinde küçük bir portatif karyolada yatmaktaydım.Birden bire kendimi buz gibi bir suda gömülmüş buldum.Birisi beni denizin dibine doğru çekiyordu.Boğuluyordum.İki kuvvetli elin boğazımı sıktığını hissediyordum.Bu ikisi ,beni hem boğuyor,hemde denizin derinliklerine sürüklüyordu!..Nefesim kesiliyordu!..
            Dehşetli bir mücadele ile kendimi bu iki elden kurtarmaya çalıştım.Bu o kadar sıkıntılı bir boğuşmaydı ki yatağımda güçlükle gözlerimi açtığım zaman bütün vücudum zangır zangır titremekte idi ve kan ter içinde kalmıştım.Boğazımı sıkan iki kuvvetli pençeyi görür gibi oldum.Çadırımın içinde sanki bir hayalet vardı.Fakat yüzü ,karanlıkta seçilmiyordu.Bu hayal yavaş yavaş gözden silinip kayboldu.Boğazım ferahladı.Rahat nefes almaya başladım.Çadıra bir düşman mı girmişti..Ömrümce bu kadar korkunç bir rüya görmemiştim...Uyandıktan sonra saatlerce bu rüyanın tesiriyle kıvranıp durdum.Kafamın içinde acayip düşünceler canlanmaya başladı.Çanakkale tekin değildir!..Üzerimize kaçınılmaz bir tehlike çökmüştür.Hepimizi meşum bir akıbet beklemektedir!..(18 Mart 1992 tarihli fazilet takvimi)
            Çanakkale savaşında Kahramanca savaşan Türk askeri,düşmanlarını bile kendine hayran bırakmıştır.Bu savaşta bir kolu ile bir ayağına kaybeden bir Fransız Generalinin ülkesine döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırası şöyledir:
            "Fransızlar Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirler.Hiç unutmam Savaş sahasında dövüş bitmiş yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk.Az evvel Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zayiat vermişlerdi.Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım.Yerde bir Fransız askeri yatıyor,bir Türk asker kendi gömleğini yırtmış ,onun yaralarını sarıyor,kanlarını temizliyordu.Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
            —Niçin öldürmek istediğin düşmana yardım yapıyorsun ? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
            —Bu Fransız asker yaralanınca cebinden yaşlı bir kadının resmini çıkardı,bir şeyler söyledi.Anlamadım ama herhalde annesi olacaktı.Benim ise kimsem yok.İstedim ki,o kurtulup anasının yanına dönsün!..Bu asil duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım.Bu sırada emir subayım Türk askerinin yakasını açtı.O anda gördüğüm manzaranın yanaklarımdan süzülen yaşları dondurduğunu hissettim,çünkü Türk askerini göğsünde,bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı.Az sonra ikisi de öldüler.(2 Eylül 1991 Türkiye gazetesi takvimi)

CENK MARŞI

Yurdunu Allah’a bırak çık yola:
Cenge deyip çek ki vatan kurtula.
Böyle müyesser mi gaza her kula?
Haydi, levend asker, uğurlar ola.
Ey sürüden arkaya kalmış yiğit!
Arkadaşın gitti,yetiş sen de git.
Bak ne diyor,cedd-i şehidin,işit:
Durma git evladım,uğurlar ola!
"Durma git evladım,açıktır yolun...
Cenge sıvansın o bükülmez kolun;
Süngüne tak,ön safa geçmiş bulun.
Uğrun açık olsun,uğurlar ola.
"Yerler yırtan sel olup taşmalı!
Dağ demeyip,taş demeyip aşmalı!
Sendeki coşkunluğa el şaşmalı!
Haydi, git evladım,uğurlar ola.
"Yükselerek kuş gibi Balkanlara
Öyle satır at ki kuduz Bulgar'a:
Bir daha Osmanlı’ya güç sırtlara!
Git de gel evladım...uğurlar ola.
"Düşmana çiğnetme bu toprakları;
Haydi kılıçtan geçir alçakları!
Leş gibi yatsın kara bayrakları!
Kahraman evladım uğurlar ola."
Balkan'ı bildin mi nedir,hemşeri?
Sevgili ecdadının en son yeri.
Bir sıla isterdin a çoktan beri
Şimdi tamam vakti...Uğurlar ola.
Blakn'ın üstüne sızan her pınar
Bir yaradır,durmadan içten kanar!
Hangi taşın kalbini deşsen:Mezar!
Gör ne mübarek yer uğurlar ola.
Eş  hele bir dağları örten karı:
Ot değil onlar,dedenin saçları!
Dinle:Şehit sesleridir,rüzgârı!
Durma levent asker,uğurlar ola.
Ey vatanın şanlı gaza mevkibi,
Saldırınız düşmana arslan gibi.
İşte Huda yaveriniz,hem Nebi.
Haydi, gidin,haydi,uğurlar ola.
                M.Akif Ersoy
ORDUNUN DUASI
Yılmam ölümden ,yaradan,askerim;
Orduma,"gazi" dedi Peygamber'im.
Bir dileğim var,ölürüm isterim:
Yurduma tek düşman ayak basmasın.
Âmin!desin hep birden yiğitler,
"Allahuekber!"gökten şehitler.
Âmin!âmin!Allahu Ekber!
Türk eriyiz,silsilemiz kahraman...
Müslümanız,Hakk'a tapan müslüman.
Putları  Allah tanıyanlar ,aman
Mescidimin boynuna çan asmasın.
Âmin! desin hep birden yiğitler,
"Allahu Ekber!"gökten şehitler.
Âmin Âmin !Allahu Ekber!
Millet için etti mi ordum sefer,
Kükremiş arslan kesilir her nefer,
Döktüğü kandan göğe vursun zafer,
Toprağa bir damlası boş akmasın.
Âmin!desin hep birden yiğitler,
"Allahu Ekber!"gökten şehitler.
Âmin Âmin !Allahu Ekber! Allahu Ekber!
Ey ulu Peygamberimiz nerdesin?
Dinle minaremden öten gür sesin!
Gel,bana yar olki cihan titresin,
Kimse dönüp süngüme yan bakmasın.
Âmin!desin hep birden yiğitler,
"Allahu Ekber!"gökten şehitler.
Âmin Âmin !Allahu Ekber! Allahu Ekber!
                        M.Akif Ersoy



ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
ŞU BOĞAZ HARBİ NEDİR? VAR MI Kİ DÜNYADA EŞİ?
EN KESİF ORDULARIN YÜKLENİYOR DÖRDÜ BEŞİ,
-TEPEDEN YOL BULARAK GEÇMEK İÇİN MARMARA'YA-
KAÇ DONANMAYLA SARILMIŞ UFACIK BİR KARAYA.
NE HAYÂSIZCA TEHAŞŞÜD Kİ UFUKLAR KAPALI'
NERDE-GÖSTERDİĞİ VAHŞETLE "BU :BİR AVRUPALI"
DEDİRİR-YIRTICI,HİS YOKSULU,SIRTLAN KÜMESİ,
VARSA GELMİŞ,AÇILIP MAHPESİ,YAHUD KAFESİ,
VARSA GELMİŞ,AÇILIP MAHPESİ,YAHUD KAFESİ!
ESKİ DÜNYA,YENİDÜNYA,BÜTÜN AKVAM-I BEŞER,
KAYNIYOR KUM GİBİ,TÜFAN GİBİ,MAHŞER MAHŞER.
YEDİ İKLİM CİHANIN DURUYOR KARŞINDA.
OSTRALYA'YLA BERABER BAKIYORSUN:KANADA!
ÇEHRELER BAŞKA,LİSANLAR,DERİLER RENGÂRENK;
SADE BİR HADİSE VAR ORTADA:VAHŞETLER DENK.
KİMİ HİNDU,KİMİ YAMYAM,KİMİ BİLMEM NE BELA...
HANİ,TAUNA DA ZÜLDÜR BU REZİL İSTİLA!
AH O YİRMİNCİ ASIR YOKMU,O MAHLÜK-U ASİL,
NE KADAR GÖZDESİ MEVCÜD İSE HAKKİYLE SEFİL,
KUSTU MEHMETÇİĞİN AYLARCA DURUP KARŞISINA;
DÖKTÜ KARNINDAKİ ESRARI HAYÂSIZCA.
MASKE YIRTILMASA HALA BİZE AFETTİ OYÜZ...
MEDENİYYET DENİLEN KAHPE,HAKİKAT,YÜZSÜZ.
SONRA MEL'UNDAKİ TAHRİBE MÜVEKKEL ESBAB,
ÖYLE MÜTHİŞ Kİ:EDER HER BİRİ BİR MÜLKÜ HARAB.
ÖTEDEN SAİKALAR PARÇALIYOR AFAKÎ;
BERİDEN ZELZELELER KALDIRIYOR A'MAKI;
BOMBA ŞİMŞEKLERİ BEYNİNDEN İNİP HER SİPERİN;
SÖNÜYOR GÖĞSÜNÜN ÜSTÜNDE O ARSLAN NEFERİN.
YERİN ALTINDA CEHENNEM GİBİ BİNLERCE LAĞAM.
ATILAN HER LAĞAMIN YAKTIĞI:YÜZLERCE ADAM.
ÖLÜM İNDİRMEDE GÖKLER,ÖLÜPÜSKÜRMEDE YER;
O NE MÜTHİŞ TİPİDİR:SAVRULUR ENKAAZ-I BEŞER...
KAFA,GÖZ,GÖVDE,KOL,ÇENE,PARMAK,EL,AYAK,
BOŞANIRSIRTLARAVADİLERE,SAĞNAK SAĞNAK.
SAÇIYOR ZIRHA BÜRÜNMÜŞ DE O NAMERD ELLER,
YILDIRIMYAYLIMI TUFANLAR,ALEVDEN SELLER.
VERİYOR YANGINI,DURMUŞ DA AÇIK SİNELERE,
SÜRÜ HALİNDE GEZERKEN SAYISIZ TAYYARE.
TOP TÜFEKTEN DAHA AÇIK SIK,GÜLLE YAĞANMERMİLER...
KAHRAMAN ORDUYU SEYRET Kİ BU TEHDİDE GÜLER!
NE ÇELİK TABYALAR İSTER,NE SİNER HASMINDAN;
ALINIR KAL'A MI GÖĞSÜNDEKİ KAT KAT İMAN?
HANGİ KUVVET ONU,HÂŞÂ,EDECEK KAHRINA RAM?
ÇENKÜ TE'SİS-İ İLAHİ O METİN İSTİHKÂM.
SARILIR,İNDİRİLİR MEVKİ-İ MÜSTAHKEMLER,
BEŞERİN AZMİNİ TEVKİF EDEMEZ SUN-U BEŞER;-
BU GÖĞÜSLERSE HUDA'NIN EBEDİ SERHADDİ;
"O BENİM SUN-U BEDİİM,ONU ÇİĞNETME!"DEDİ.
ASIM'IN NESLİ DİYORDUN YA...NESİLMİŞ GERÇEK:
İŞTE ÇİĞNETMEDİ NAMUSUNU,ÇİĞNETMEYECEK.
ŞÜHEDA GÖĞDESİ,BİR BAKSANA,DAĞLAR TAŞLAR...
O,RÜKUOLMASA,DÜNYADA EĞİLMEZ BAŞLAR,
YARALANMIŞ TEMİZALNINDAN,UZANMIŞ YATIYOR;
BİR HİLAL UĞRUNA,YA RAB NE GÜNEŞLER BATIYOR!
EY,BU TOPRAKLAR İÇİN TOPRAĞA DÜŞMÜŞ ASKER!
GÖKTEN ECDAD İNEREK ÖPSE O PAK ALNI DEĞER.
NE BÜYÜKSÜN Kİ KANIN KURTARIYOR TEVHİD'İ...
BEDR'İN ARSLANLARI ANCAK,BU KADAR ŞANLI İDİ...
SANA DAR GELMEYECEK MAKBERİ KİMLER KAZSIN?
"GÖMELİM GEL SENİ TARİHE !"DESEM,SIĞMAZSIN.
HERC-Ü MERC ETTİĞİN EDVARA DA YETMEZ BU KİTAB...
SENİ ANCAK EBEDİYETLER EDER İSTİAB.
"BU TAŞINDIR"DİYEREK KÂBE’Yİ DİKSEM BAŞINA;
RUHUMUN VAHYİNİ DUYSAM DA GEÇİRDEM TAŞINA;
SONRA GÖK KUBBEYİ ALSAM DA RİDA NAMIYLE,
KANAYAN LAHDİNE ÇEKSEM BÜTÜN ECRAMİYLE;
MOR BULUTLARLA AÇIK TÜRBENE ÇATSAM DA TAVAN,
YEDİ KANDİLLİ SÜREYYA'YI UZATSAM ORADAN;
SEN BU AVİZENİN ALTINDA BÜRÜNMÜŞ KANINA,
UZANIRKEN,GECE MEHTABI GETİRSEM YANINA,
TÜRBEDARIN GİBİ TA FERCRE KADAR BEKLETSEM;
GÜNDÜZÜN FECR İLE AVİZENİ LEBRİZ ETSEM;
TÜLLENEN MAĞRİBİ,AKŞAMLARI SARSAM YARANA...
YİNE BİR ŞEY YAPABİLDİM DİYEMEM HATIRANA.
SEN Kİ SON EHL-İ SALİBİN KIRARAK SAVLETİNİ
ŞARKIN EN SEVGİLİ SULTANI SELAHADDİN'İ,
KILIÇ ARSLAN GİBİ İCLALİNE ETTİN HAYRAN...
SEN Kİ İSLAMI KUŞATMIŞ ,BOĞUYORKEN HUSRAN,
O DEMİR ÇEMBERİ GÖĞSÜNDE KIRIP PARÇALADIN;
SEN Kİ RUHUNLA BERABER GEZER ECRAMI ADIN;
SEN Kİ A'SARA GÖMÜLSEN TAŞACAKSIN... HEYHAT,
SANA GELMEZ BU UFUKLAR,SENİ ALMAZ BU CİHAT...
EY ŞEHİD OĞLU ŞEHİD,İSTEME BENDEN MAKBER,
SANA AĞUŞUNU AÇMIŞ DURUYOR PEYGAMBER.
                            M.AKİF ERSOY



         ÇANAKKALE SAVAŞI   l.Dünya savaşında Çanakkale Boğazında İtilaf devletleri ile yapılan savaştır.(3 Kasım 1914–9 Ocak 1916)Çanakkale savaşlarını Deniz ve Kara savaşları olarak ikiye ayırabiliriz.
        Deniz savaşları :10 ağustos 1914 te İngiliz gemileri Boğazı ablukaya aldıktan sonra 3 Kasım 1914 te itilaf donanması Anadolu ve Rumeli kıyısındaki dış tabyaları top ateşine tuttu.19 Şubat 1915 te İtilaf kuvvetlerine bağlı 9 zırhlı ve kruvazör Çanakkale boğazı'nı zorlamaya başladılar.Karşılıklı top ateşi sonunda üç gemisi zarara uğrayan İtilaf kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldı.26 Şubat 1915 te deniz hareketinin ikinci evresinde itilaf devletleri açısından başarılı olamadı.
        Bolayır'a asker çıkarmak suretiyle Türkleri Gelibolu Yarımadası'nda hareket edemez duruma getirmeyi amaçlayan bu deniz harekâtı Nusret Mayın Gemisi'nin 7–8 Mart tarihinde gece yarısı döktüğü mayınlar 18 Mart 1915 günkü savaşın kazanılmasında en büyük etkenlerden biri oldu.Sonunda Türk topçusunun üstün ateş gücününde katkısıyla düşman donanması üçte bir oranında güç yitirerek saf dışı kaldı.Ünlü Ocean,Irresistible,Bouver zırhlıları battı.Inflez,İble,Goulois ve Suffiren büyük yaralar aldılar.
        Kara Savaşları:Liman Von Sanders'in emrine verilen 5.Ordu ve Bağlı birlikleri Saros grubunu oluşturmaktaydı.Bu grup içinde 19.Tümen'e Miralay Mustafa  Kemal kumanda ediyordu.Yapılan Plan düşmanın karaya ayak basmasından sonra onu denize dökmek yolundaydı.Mustafa Kemal bu planın sakıncalarını görerek karşı çıktı.Çıkarma girişimine 25 Nisan 1915 te başladı.109 harp ve 308 taşıt gemisinin yer aldığı çıkarma hareketına çok sayıda asker katıldı.Seddülbahir bölgesinde odaklanan çıkarma girişimlerinden yalnızca Morto koyundaki başarılı olabildi.Bu kez Arı burnu bölgesini çıkarma için saldıran itilaf güçleri Avustralyalı ve Yeni Zelandalı- lardan oluşan Anzak kolordusunu ileriye sürdüler.Başlangıçta zayıf tutulan bu bölge de Anzaklar sırtlara doğru ilerleme imkânı buldu.Bu gelişmeyi zamanında sezen Mustafa Kemal 3.Kolordu komutanı Esat Paşa ile telefonla görüşerek durumun ordudan emir beklemeye tahammülü olmadığını ileri sürerek tümenini savaş hattına sürdü.Askerlerine "SİZE  SAVAŞMANIZI DEĞİL ÖLMENİZİ EMREDİYORUM" diyerek düşmanla son derece kanlı bir mücadeleye tutuştu.Sonunda düşman Arı Burnundan uzaklaştırıldığı gibi Çanakkale Boğaz'ının düşmesini de önledi.bunun ardından düşmanın Kumkale, Saros,..bölgelerine yaptığı  çıkartma hareketleri sonuç vermedi.Goliath zırhlısı da torpido ile batırıldı.Karada ise Kirte bölgesinde İngiliz ve Fransız Kolordularının birlikte yaptıkları saldırı harekâtı düşmanın kimi siperleri almasıyla sonuçlandı.Yaz savaşları içinde en önemlilerinde biri de takviye alan İngilizleri 'in Anafartalar'a yaptıkları çıkartmadır.Bu bölgedeki tehlike karşısında 9 ağustos sabahı bir  İngiliz tugayına saldıran 39.Alay bu tugayın bir taburunu tutsak etti.İngilizler Tuzla bölgesine çekildiler.İngiliz kuvvetleri komutanı General Hamilton  Anafartalar bölgesindeki başarısızlıklar karşısında IX.kolordu komutanını değiştirdi.Bundan sonra Arıburnu bölgesinde verilen Conkbayırı savaşı özel önem taşır.Düşmanın Koca Çimen Conkbayırı bölgesini ele geçirmek amacıyla Hint birliklerini ileri sürerek yaptığı saldırı Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal'in askerlerine yaptırdığı süngü hücumu ile yenilgiye dönüştü.Bu savaşta bir şarapnel parçası Mustafa Kemal'in göğsüne isabet ederek  orada bulunan saati parçaladı. Savaştan giderek ümidini kesen İngiliz ve Fransız kuvvetleri Seddülbahir ve Anafartalar bölgesinde küçük çapta etkisiz saldırılar düzenledi.Çanakkale savaşları sonbaharda siper mücadelesine dönüştü.General Hamilton'un yerine atanan General Charles Monroe Çanakkale'nin boşaltılması konusunda rapor verdi.İtilaf devletleri için çekilip gitmekten başka çare kalmamıştı.
                       Tuğba KÖLEM      4/B 1505  

DÜNYA FELSEFE GÜNÜ

DÜNYA FELSEFE GÜNÜ (20 Kasım) Türkiye Felsefe Kurumu tarafından getirilen öneri sonucu UNESCO tarafından kabul edilen Dünya felsefe gü...